Vergi Dünyası

Vergi değerini tadil eden nedenlerin olması ve mükellefin bildirimde bulunmaması ihtimalinde idarece tarh edilmesi durumunda kesilen vergi zıyaı cezası hukuka uygun mudur?

Emlak Vergisi Kanunu uygulaması ile ilgili olarak özellikle son dönemde kamuoyunda ciddi tartışmalar gündeme geldi. Özellikle emlak vergisine esas taşınmazların m2 birim değerlerinin belirlenmesi, bu belirlememenin bir önceki yıla göre 8-10 kata varan artışlar ile tespit olunması, yargı yoluna gitmeyen mükellefleri 2018 yılı başında ilk taksiti ödenecek olan yüksek miktarlı emlak vergisi ile karşı karşıya bırakmıştır. Tabi ki emlak vergisi alanındaki uygulama yanlışlıkları bununla sınırlı değildir. Mamafih miktar itibariyle mükellefin canını acıtan miktarda olmamasına rağmen uygulamada, özellikle belediye uygulamalarında pek çok yanlışlık göze çarpmaktadır.Bu makalemizde vergi değerini tadil eden nedenlerin olması ve mükellefin bildirimde bulunmaması ihtimalinde idarenin re’sen tarh etmesi durumunda kesilen vergi ziyai cezasında yasaya uyarlılık bulunup bulunmadığını tartışacağız.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda 4751 sayılı Kanun ile 9.4.2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yapılan değişiklikler sonucu beyan esası kaldırılarak sadece vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde bildirim verilmesi esası getirilmiştir.

Emlak vergisi mükelleflerinin sadece;

            a) Yeni inşa edilen binalarda inşaatın sona   erdiği veya inşaatın sona ermesinden            evvel kısmen kullanılmaya başlanmış ise her kısmın kullanılmasına başlandığı,

b) Emlak Vergisi Kanununun 33 üncü maddesinin 1 ila 7 numaralı fıkralarında belirtilen vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması hallerinde de, değişikliklerin meydana geldiği, bütçe yılı içerisinde emlakın bulunduğu yerdeki ilgili belediyeye bir örneği Tebliğe ekli "Emlak Vergisi Bildirimi"ni vermeleri gerekmektedir.

Ancak, yukarıda (a ve b bentlerinde) belirtilen değişikliklerin bütçe yılının son üç ayı     içinde meydana gelmesi halinde bildirim, olayın meydana geldiği tarihten itibaren üç    ay içinde ilgili belediyeye verilecektir.

Geçici ve daimi muafiyetten yararlanan bina, arsa ve araziler için de bildirim verilmesi             gerekmektedir. Devlete ait araziler için ise bildirim verilmesi söz konusu değildir.

Mükelleflerce aynı belediye ve mücavir alan sınırları içinde aynı yıl içinde iktisap olunan aynı cins birden fazla gayrimenkulün tek bildirim ile bildirilmesi mümkün bulunmaktadır.

Elbirliği (iştirak halinde) mülkiyetinde ortaklar müşterek imzalı bir bildirim       verebilecekleri gibi münferiden de bildirim verebilirler. Paylı (müşterek) mülkiyette    ise her bir ortak tarafından belirlenmiş paylar için ayrı ayrı bildirim verilmesi          gerekmektedir.’’ denilmek suretiyle konu açıklığa kavuşturulmuştur.

Paralel olarak Kanunun 32. maddesinde yeniden düzenlemeye gidilmiş, buna göre emlak vergisi bildirimi verilmesi gereken hallerde mükellefin bildirim vermemesi durumunda, verginin idarece tarh edileceği, idarece tarhiyatta her yıla ilişkin vergi değerinin 29'uncu madde hükmü dikkate alınarak hesaplanacağı belirtilmiştir.

Yukarıda belirtilen Kanun hükmünde 09.04.2002 tarihinde yapılan değişiklik öncesi beyanname verilmemesi halinde vergi ziyaı cezası kesileceği açık olarak belirtilmekte iken Emlak Vergisi Kanununda 9.4.2002 tarihinden itibaren 4751 sayılı Yasa ile yapılan değişikler sonucu beyan esasına ilişkin 20. madde kaldırılarak 23. maddede yapılan değişiklik ile Kanunun 33. maddesinde belirtilen vergi değerini tadil eden sebeplerin meydana gelmesi halinde bildirim verilmesi esası getirilmiş, 32. maddede de bildirimin süresinde verilmemesi durumunda verginin idarece tarh edileceği belirtildiği halde ceza kesileceğine dair bir ibareye yer verilmemiştir. Bu durumda Emlak Vergisi Kanununda 09.04.2002 tarihinden itibaren beyanname verme zorunluluğu kaldırılarak verginin idarece tarh edileceği kuralı benimsendiğinden ve ceza kesileceğine dair bir hükme yer verilmediğinden idarece 2002 yılı ve sonraki yıllara ilişkin olarak vergi ziyaı cezası kesilmesi mümkün değildir.

Uygulamaya baktığımızda Belediyelerin yasal olmayan vergi ziyaı cezasını kesmeye devam ettikleri, mükelleflerin ise yasal durumdan bihaber itiraz haklarının kullanmadıkları gözlenmektedir. Mevcut durumda özellikle belediyeler tarafından yapılan tarhiyatlara bağlı olarak tahakkukla birlikte kesilen vergi ziyaı cezalarının iptali için yargı yolu dışında bir seçenek görünmemektedir.

Arb.Av. Erman PAZARBAŞ